Cumhuriyetimizin kurucusu 80 yıllık partide reform yapmayı başaramayanlar, 600 yıllık Osmanlı Devleti'ni reform yap(a)mamakla suçluyorlar.

Bu çelişki, Cumhuriyet tarihimizin özeti, sağcılar ile solcuların bir türlü bıkmadıkları münazaraların değişmeyen konusudur.

Tercih sizin, adına ne derseniz deyin. Etik? Ahlak? Entelektüel namus? Vicdan? Özeleştiri? Hepsi. Demeye çalıştığım şu ki, dürüst insan olmak gibi bir derdimiz varsa, şu ve benzeri sorulara en azından sesimizi vermek, seslendirmek zorundayız:

—İlkokul birinci sınıftan son nefesine kadar eleştirdiğin şeyi niçin kendin yapıyorsun? Bu büyük çelişkiyi görmüyor olabilir misin: Daha 80 yıllık bir partiyi, 'aklın ve bilimin ışığında' değiştirmeyi bile başaramıyorken, 600 yıllık bir imparatorluğu reform yap(a)mamakla nasıl kolayca eleştiriyorsun?

Reform yapmak kolaysa, sen yap, yapılabileceğini, imkansız olmadığını dosta düşmana göster.

'Cümle içinde çok kullanılan 'hakikat' nasıl bir şeydir?' sorusu, zaman zaman sizi de meşgul ediyorsa, 'şöyle bir şeydir' diyebiliriz: Sözü ile davranışı kavgalı bir insanı, kimse kendisiyle barıştıramaz. Yaptıkları, iddialarını yalanlayan çelişkili bir insana ve topluma hiç kimse —dışarıdan— yardım edemez, düzeltemez.

'Pirıntır çıktı'larını olur olmaz her yere asarak, insanları medeni yapmaya çalışmak gibi beyhude işlerle ömür tüketmemizin sebebi budur. Başka bir şey değil.

İnsanlar içindeki kavganın gürültüsünde, kulağının dibindeki soruları bile duyamayabiliyor. İnsanlar kendileriyle kavga etmekle meşgulken, gözünün önündeki şeyleri bile göremeyebiliyor. Çünkü meşguller, işgal altındalar.

Eleştirdiğimiz şeyleri yapmamayı başardığımız az zamanda, daha iyi duyabilir, daha iyi görebilir, daha çok yol alabiliriz sanki. Mesela Türkiye'deki bütün kimliklerin negatif olduğu gerçeğine ulaşabiliriz. 'Ol!'mak üzerine değil, 'olma!'mak üzerine kurulu negatif kimliklere mahpus olduğumuz gerçeğiyle tanışabiliriz.

Negatif kimlik nasıl bir şeydir? Bu sorunun iyi anlaşılabilmesi için, diğer soruları da yardıma çağırmamı hoşgörün.

Sağcı kimdir? Cevap: Solcu 'olmayan'.

Solcu kimdir? Cevap: Sağcı 'olmayan'.

Laik kimdir? Cevap: İslamcı 'olmayan'.

İslamcı kimdir? Cevap: Laik 'olmayan'.

İşte bu yüzden olmuyor, olamıyor.

İşte bu yüzden, Türkiye'de 'liberal' demek, testlerdeki 'hiçbiri' şıkkına tekabül ediyor.

Gündemimizi meşgul etmesi, popüler olması sizi yanıltmasın, hayatta karşılığı 'olmayan' kimlikler bunlar. Laik okullardaki ideolojik ezberlerin tahribatı, imam-hatip liselerinin ezberleriyle tamir edilmeye çalışılıyor.

'Yeni Türkiye'nin yeni bir sözlüğe, yeni tercümanlara da ihtiyacı var. 'Laik kültürden-İslami kültüre', 'İslami kültürden-laik kültüre'; halimizi, duygularımızı, sevinçlerimizi ve korkularımızı tercüme edemediğimiz için anlaşamıyoruz.

Hep yanlış anlaşılmıştır; tercüme için bir dili iyi bilmek yetmez. İyi bir tercüme için iki dili iyi bilmek gerekir. Aynı bunun gibi, anlaşabilmek için de iki kültürü de iyi bilmek, iki halden de anlamak, hemhal olabilmek gerekiyor. Tasavvuf müziği olarak dillerde dolaşan, Niyazi Misri'nin 'Derman arardım derdime' şiirini, belki de 'My way' şarkısıyla tercüme etmeliyiz. Kim bilir?

Örnekleri çoğaltmakta fayda var. Lütfen siz de bu sözlüğe örnekler ile yardım edin. Haftaya devam edelim.