"Dağıtın, verin, paylaşın, dünyadan vazgeçin, önce başkası için isteyin, elinizdekini ikram edin, mallarınızı bölüştürün” diye emreden İslam’ı, malları ve makamları muhafaza için nefsimize alet ettik.
Artık alimler hangi hallerde vermememiz gerektiğinin fetvasını veriyor.
Bütün Müslümanlar önce "40’ta 1’i ezberliyor.” En az nasıl veririz diye telaşlanıyoruz, ödümüz kopuyor hata ederiz de 1 yerine 2 veririz diye tir tir titriyoruz. "Mallarımıza, paralarımıza aşığız. Allah’a inanıyoruz ama rızıktan endişeliyiz çünkü mutmain olmadık” diye itiraf edemiyoruz mecburen "kırkta birlere” sanki farzmış gibi sarılıyor, yetmiyormuş gibi o kırkta biri de vermemenin yolunu arıyoruz.
Bütün bu mala, paraya düşkünlüğümüzü ve rızıktan endişe eden şuursuzluğumuzu da örtmek için İslam’ı kullanıyoruz.
Halbuki, iki cihan sultanı Rasûlullah -Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, "Verin, vallahi verince eksilmez” demişti bize.
"Şuna düşer, buna düşmez, şu kadar düşer bu kadar düşmez” diye anlatanlardan uzak durun. İnfak her şeye düşer, paraya düşer, bankadaki paraya düşer, evdeki paraya düşer, cepteki paraya düşer, hepsine düşer.