Tehlikenin farkında mısınız?

 
 Farkında mısınız Mescid-i Aksa da elden gitme tehlikesi ile karşı karşıya. İsrail'in her durumda yaptığı bir taktik devreye girmiş durumda: Fiili durum oluşturmak ve dünyayı bu yeni duruma alıştırmak…


İsrail'in kuruluşundan itibaren tüm stratejik kazanımlarını/ gasplarını uzun soluklu taktik adımlarla elde edildiği süreç başlatılmış gibi sanki. Bu zamana kadar siyonistler her imkanı ve boşluğu değerlendirerek stratejik hedeflerle taktik adımların maksimize uyumu ile hedeflerine ulaştı.

Uluslararası hukuk, anlaşmalar, vaatler, sözler tüm aşamaları itinayla planlanmış, zamana yayılmış yol haritası ile delindi. Hükümet politikalarını aşan devlet politikası olarak benimsenmiş hedefe ulaşmak için her tür yöntem, Filistinlilerin, Arapların ve İslam dünyasının tüm zaafları değerlendirilerek, Amerika'nın çelişkileri, batı kamuoyunun beklentileri ustaca yönetilerek elde edildi. Yeri geldiğinde barıştan yana gözükerek geri adım atıyor gibi yaptı, yeri geldiğinde küresel terörle, yeri geldiğinde 'İslamcı terör'le savaşmak adına batının değerlerini savunan güvercin rolü oynamasını iyi bildi.

Bu kez çok tehlikeli bir oyun oynuyor. Tehlikenin büyüklüğüne rağmen karşı koyacak askeri, siyasi, diplomatik ciddi bir gücün olmadığı, Ortadoğu'nun paramparça olduğu bir zamanlama seçildi.

Filistin iki parça ve Abbas bile Batı Şeria'da sembolik durumda. Hamas, Gazze'ye sıkışmış ve çaresizlik içinde, Rusların Mescid-i Aksa'yı korumasını isteyecek halde.

Suriye, Irak, Lübnan başta olmak üzere bölge ülkeleri iç savaş ortamında kendi dertleriyle uğraşıyor.
Mısır, darbe yönetiminin kendisini garantiye almanın tek yolunun İsrail'le Camp David denklemini yeniden tahkim etmekten geçtiğinin farkında olarak alabildiğine tepkisiz. Suriye'yi anlatmaya gerek yok. Müslümanlar Irak'ta Suriye'de birbirinin kanını akıtmakla meşgul. Batıyla anlaşma yapan İran'ın İsrail'e karşı retorik düzeyde bile tavır alması zor, tüm enerjisini Baas rejimine destek için harcamakla meşgul.

Türkiye artık sınırlarına dayanmaktan öte içine dayanan Suriye'deki iç savaşın etkisini atlatmak, siyasetin belirsizliğiyle kendi gündemi ile meşgul.

Obama yönetimi Ortadoğu'da ilgisizliğinin etkisizleşmeye dönüştüğünü, Rusya'nın Suriye'de fiilen devreye girmesiyle fark etti. Üstelik İsrail'e rağmen İran'la nükleer anlaşmaya gitmesinden dolayı sus payı olarak fiili durum karşısında şimdilik sessizliği yeğlemiş görünüyor. Hatta Fransa'nın Mescid-i Aksa için uluslararası güç önerisine İsrail'den yana tavır alarak Siyonist sömürgecilerin gönlünü hoş etmekle meşgul.

Günlerdir Yahudi işgalci 'siviller' Mescid-i Aksa'ya saldırıyor. Tıpkı Şaron'un belli bir strateji dahilinde Mescid-i Aksa'ya baskın yaparak ikinci intifadayı ateşleyen tahrikinde olduğu gibi... Ne var ki şimdiki durumda ne yeni bir intifada ilan edecek, yürütecek bir liderlik; ne de bütünlük var Filistinliler arasında.
Filistin dışında da Mescid-i Aksa'nın konumunu belirleyecek sinsi planı boşa çıkaracak bir kıyamı her anlamda sahip çıkacak destekleyecek bir devlet yok.

Hemen her gün yaşanan Mescid-i Aksa'nın işgali, Siyonistlerin efsanelerine dayalı tarih yorumuyla masum bir ibadet özgürlüğü sorununa dönüştürülmeye çalışılıyor. Uluslararası anlaşmalara ve tarihi bağlamda Mescidi Aksa'nın konumunun ne olduğunu görmezden gelen fiili saldırganlık masumlaştırılıyor, Filistinliler terörize edilerek kendini batı karşısında acındıran tipik Yahudi propagandası devreye sokuluyor.

Gerekli ortam oluşunca da fiili durum taktiği devreye girecek, silah ve asker gücüyle de facto durum oluşturulacak. Yani; El Halil'de oynanan oyuna benzer bir senaryo tekrarlanmak isteniyor sanki: Fiili olarak Mescid-i Aksa'yı bölmek! Yıllardır Mescid-i Aksa'nın altında tünellerle yaptıkları kazılardan sonuç alamayan siyonist kolonizatörler, bu kez uluslararası anlaşmalar, hukuk ve dünyanın tepkisi gibi etkenleri bir kenara bırakıp fiili durum yaratmak peşindeler; Mescid-i Aksa'da havra hayali.
Bu yetmiyor gibi Kudüs'ün çepeçevre ikinci halka bir duvarla çevrilerek Arapların açık hava hapishanesine hapsedilmesi durumu gündemde.

Buna engel olabilecek askeri, siyasi ve ekonomik bir güç ufukta görünmüyor. Ortadoğu, tarihinin belki de en karanlık ve kaotik ortamlarından birini yaşarken Siyonizm'i kim engelleyebilir?

Mescid-i Aksa'ya sahip çıkamayan İslam alemi hangi kutsala sahip çıkabilir?
Bir an evvel Arap, Kürt, Türk demeden ümmet fikrine dönmenin vaktidir. Modern milliyetçiliğin ve arkaik sekterizmin bataklığından çıkıp diriliş bilincini kuşanmanın vaktidir. Unutmayalım gecenin en karanlık vakti tan yerinin habercisidir. 
http://m.yenisafak.com/yazarlar/akifemre/tehlikenin-farkinda-misiniz-2022505
Yorumlar
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ