Beledi'l emin'den beledi(ye)ciliğe yerel yönetim


Türkiye'nin adı yerel, kendisi genelden de öte güvenoyu yoklaması hükmünde telakki edilen şantaj ve montaj tandanslı seçimlerinin tamamlanmasıyla birlikte normal gündemimize dönebilmek her vatandaşın beklentisi durumundadır. Bu süreçte reel politik düzlemde gündemin dışına düşen belediyecilik konusu seçim tartışmalarından sonra ele alınması gereken ilk konu olmalıdır.

Seçim sonuçları ile ilgili bir ton analiz ve yorum yapıldı. Bu kısır döngünün açtığı yelpazenin dışına çıkarak somut gerçeklik olan yerel yönetim anlayışları yeniden masaya yatırılmalıdır. Türkiye yerel yönetimler mevzuunda ne konumdadır? Tarihsel süreç içerisinde belediyecilik aslında işlenmemiş bakir bir alan mıdır? Belediyelerin sorumlulukları, ihmalleri, yanlışları ve toplum nazarında işleyiş pozisyonları gibi gerçek gündem üzerine çalışmalar yapılmalıdır.

Bu manada yerel yönetimlerin demokrasinin en güçlü tabanı olması gerektiği ve demokratik yönetimin demokratik toplumu doğuracağını unutmamak gerekir. Avrupa'daki belediyecilik anlayışına baktığımızda; devletten ayrı olarak halkın kendini örgütlemesi, merkeze sadakatle bağlı ama kendi içinde kendine yetmeye çalışan bir devletçik (eyalet) fotoğrafı görmekteyiz.

Almanya'da belediyecilik

Almanya'da iki tür belediyecilik mevcuttur. Kırsal Belediyecilik ve Kentsel Belediyecilik. Mesela bu tarz bir belediyecilik anlayışı ülkemize uyarlanabilir mi? Şekil bakımından aslında ülkemizde de benzer bir uygulama vardır. İçerik bakımından ise hiç benzeşmemektedir. Bizdeki belde belediyeleri; kendi sınırlı imkanları ve merkezin verdiği küçük ulufelerle ya da başkanın özel yetenekleri ile elde edebildiği kaynaklarla yürütülürken çok büyük oranda mağduriyetlerle boğuşur. Almanya'daki kırsal belediyeler ise kendi aralarında koordinasyon işlerini yürütür ancak kentsel belediyelerin sahip olduğu tüm yetkilere sahiptirler.

Sırası gelmişken yerel yönetimlerin özerkliği meselesinin tartışılmasında yarar görüyorum. Sadece bir örnek olarak Almanya'yı ele alırsak: Almanya'da 'yerel yönetimlerin özerkliği' 1900'lü yılların başından beri yerleşik bir anlayış halinde süregelmektedir. Merkezin kanunlarla belirlediği hususlara aykırılık teşkil etmemesi koşuluyla kamu hizmeti sayılabilecek her alanda yetki ve sorumlulukları vardır. Avrupa'nın birçok ülkesinde farklı formlarda benzer uygulamalar mevcuttur. Hepsinin ortak temeli ise yerel demokrasi değerlerinin önemsenmiş olması gerçeğine dayanmaktadır. Kanunlarla belirlenen alanlar, ülkenin milli ve manevi değerlerine aykırılık teşkil etmeyen ancak yöreden yöreye farklılıklar gösterebilen ihtiyaç ve talepler doğrultusunda çalışmalar yapmak özerk yerel belediyelerin işidir.

Kamu kaynaklarının dağılımı

Sosyal Belediyecilik mevzuu ise oldukça geniş bir alan olup üzerinde kitaplar dolusu çalışma yapılabilecek kadar geniştir. Gencini, yaşlısını, hastasını, engellisini ve ihtiyaç sahibini ayrı ayrı gözeten anlayış Avrupa'da büyük ölçüde oturmuşken bizde İslam kültüründen ve Osmanlı geleneğinden gelen daha eski uygulama miraslarına rağmen hala çözülebilmiş bir problem değildir. Son yıllarda kaydedilen onca gelişmeye rağmen hala istenilene yakın bir noktaya gelemeyişimizin altında yatan gerçek ne kadar geriden başladığımızdır.

Her şehri emin belde, her yöneticiyi Ömer olarak beklemek hakkımızdır. Onların da şehirleri Mekke'ye dönüştürmek ve Ömer'in adalet duygusuyla hareket etmek sorumluluğu vardır. Son yıllarda muhafazakar eğilimli belediyelerin çoğunluğa ulaşmış olması bu manada küçük çaplı bir güven sunsa da başlıkta vurgulamaya çalıştığımız beledi(ye) kavramının belediyeye dönüşümüne çok fazla etki etmemiştir. Kimseyi itham etmeden belediyelerdeki israf sayılabilecek bir çok uygulamanın yeterli delil olduğu ortadadır.

Kamu kaynaklarının dengeli dağılımı diye hayati önem taşıyan bir kavram öbeği vardır. Kamu kaynaklarının bütün kamu kuruluşları ve kamu yararı gözeten özel teşebbüslere dağılımında yeterli hassasiyetin gösterildiğini kimse iddia edemez. Bunun içine; araç filolarının kiralanmasından, sınırsız yakıt imkanı veren yakıtmatiklere, değer dünyamızda yeri olmayan sanatçı,yazar,şovmen vb. kişilere ödenen uçuk rakamlara, yeterince şeffaf ve adil olmayan ihalelere, yurt içinde ve dışında beş yıldızlı otellerde tertiplenen aile boyu toplatı(tatil)llara kadar birçok örnek verilebilir.

Demokratik toplumların özlemi olan eşit,adil ve hür vatandaş ilkelerinin güven olarak yansıma alanı olacak yerel yönetimlere kavuşmak için gerekli yasal düzenlemelerle beraber yerinde ve özgür denetim alanlarının güçlendirilmesi yeni seçilen yerel yönetimlerimizden en büyük beklentimiz olacaktır.


Kaynak:http://yenisafak.com.tr/yorum-haber/beledil-eminden-belediyecilige-yerel-yonetim-11.04.2014-635552

 


Yorumlar