Yerelde Siyaset

Türkiye gündemini ve siyasetini ulusal bazda izlemek ile yerel bazda seyretmek arasında çok fark var.

Yerelden kastım da genelde Anadolu şehirleri. Ama bütün Anadolu şehirleri değil tabi. Türkiye’ye Muğla’dan bakmak ile İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve hatta Kocaeli, Sakarya, Eskişehir, Gaziantep gibi yerlerden bakmak arasında da farklar olmalı.

Ulusal siyaset ve gündem oldukça iç karartıcı, umut kırıcı, karamsarlık dolu olduğu için insanı pek cezbetmiyor. Ama yerel siyaseti özellikle bugünlerde takip etmek çok eğlenceli. Bazen trajik, bazen komik, bazen ironik ama belki hepsinden önemlisi, beklenti içinde olmanın insanı başkalarının gözünde ne hallere düşürdüğünün düşündürücü manzaraları.

Aday adayı olan arkadaşlarımızın heyecanlarını anlamak zor olmamalı. Çünkü bu millete vekil olmak için aday olmak kolay değil. Meydana çıkmak da kolay değil. En azından biraz paranız olacak. Ama meydana çıkmayı alışkanlık haline getirmiş olan arkadaşlarımızın durumu, meydana çıkmanın aynı zamanda kolay olduğunu da gösteriyor. 

Nasreddin Hoca işsiz kalmış. En sonunda kirli-paslı bir iş bulmuş ama usta olarak. Yevmiyesi de bir kalıp sabun imiş. Akşama kadar kir-pas içinde kalan hoca, akşam sabunu alıp eve gider ve yıkanır, sabun da erir gidermiş. Hanımı, "Hoca bu işten bir şey anlamadım ben” deyince, Hoca da, "amaan hanım, bana usta sana da ustanın hanımı diyorlar ya, o yeter” diye cevap vermiş. Sürekli meydanda olup da bir türlü Ankara meydanlarına ulaşamayanları biraz da bu fıkradaki duruma benzetirim.

Millet ve vekili arasındaki uçurumu her ne kadar bilsek de, onların böyle bir amaç için millet ile olan ilişkilerindeki sürekli tebessüm eden yüzlerinin arkasındaki zemini kestirmek hiç de zor değildir. Çünkü bir amaca, çok farklı bir beklenti ile koşanların çoğaldığı bir ülkede yaşadığımızı gördükçe irkiliyoruz. Elbette istisnaları var.

Amaçları araç, araçları da amaç haline getirmiş olanların milletin vekili olmak için ne kadar da gayret sarf ettiklerini görüyoruz. Vekillik olmazsa belki valilik, genel müdürlük, müsteşarlık gibi bürokraside görev beklentisi de yine motive edici.

Aday adaylarının kendi illerinde gösterecekleri performanslarının tek hedefi, genel merkezlerine mesaj vermektir. Vatandaşlar tarafından ne kadar çok sevildiklerini, şehrin eşrafı tarafından nasıl da takdir edildiklerini, ilin kanaat önderlerinin onları ne kadar da tasvip ettiklerini göstermek ve bütün bunları "güzide basın” yoluyla ve fotoğraflı olarak genel merkezlerine duyurmak en önemli hedefleri. Böylesi dönemlerde yerel basın mensupları ve bilhassa ulusal basın ile irtibatlı olanlar, belki de en "güzide” olanlar. Haklarında yerel basında çıkacak ve hatta ulusal basına taşınacak küçücük bir haber bile onları mutlu ediyor. Ayrıca, bütün aday adaylarının her birinin partilerinin üst yönetiminde kendilerini sahiplenip aday yapacağına inandıkları adamlarının olması da ayrı bir övünme ve umut vesilesi.

Büyük şehirlerde bunların pek de önemli göstergeler olduğunu söylemek zor gibi. Çünkü yerel dinamiklerin etkisi, yerelliğin hâkim olduğu yerlerde görülür. Yerellikle ilişkisini kesip ulusal ölçekte olan yerlerde bu türlü "kasaba politikacılığı” pek işe yaramaz.

Buraya kadar ele aldığım konuları anlayabiliyorum. Hepsi son derece makul gelebilir ve başkaları için sorun teşkil etmez. Ancak birlikte aynı ideal için yola çıkmış ve aynı partiye gönül vermiş olanlar karşılaştıkları zaman birbirleriyle kucaklaşmalarındaki sahtelik, birbirleri ile ilgili kanaatlerindeki olumsuzluk insanı gerçekten ürkütüyor. Bunu, siyasetin doğası sayıp meşrulaştırmaları de ayrı bir garabet.

http://www.gazetevahdet.com/yerelde-siyaset-1238yy.htm
 

Yorumlar
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ