Seçim vaatlerinde memurlar için neler olmalıydı?

 

Seçim vaatlerinde memurlar için neler olmalıydı?(1)

Muhalefet partilerinin seçim vaatlerini incelediğimizde memurlar için önemli bazı açılımlar sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Göze çarpan en önemli vaat ise ek ödemelerin emekli maaşlarında ve ikramiye ödemelerinde dikkate alınacağının belirtilmesidir. Seçim bildirgelerinde yer alan bu ve benzeri vaatlerin memur sendikalarının yıllardır toplu sözleşmelerde gündeme getirdiği konularla benzerlikler içerdiği göze çarpmaktadır. 
Acaba biz bir seçim bildirgesi açıklamış olsaydık bütçeye yük getirmeden nelere yer verirdik? İşte bu soruyu ilgililere ışık tutması açısından okuyucularımızla paylaşmak istiyorum.

*1- Lojmanlarla ilgili adaletsiz uygulama düzeltilecektir

Bu köşede yıllardır gündeme getirdiğimiz ve okuyucularımızdan da olumlu tepkiler alan kamu konutlarıyla ilgili sıkıntıların sona erdirilmesi artık kaçınılmaz olmuştur. Memurun emekli oluncaya kadar kamu konutunda oturmasının önüne geçen tedbirler mutlaka alınmalıdır. Mevzuatta evi olanların lojmanda oturmalarını önleyecek düzenleme getirilmelidir. Eğer bu konularda gerekli düzenleme yapılmazsa diğer memurlara konut yardımı verilmelidir. Düşük gelirli memur kirada otururken, yüksek ücretli memurların lojmanda oturması adil değildir.
Ayrıca, lojman kiralama bedellerine mutlaka kısıtlama getirilmeli ve yüksek rakamlı lojman kiralamalarına engel olunmalıdır. Mümkünse bu yöntem sona erdirilmelidir. Her konuda AB normları esas alınmaya çalışılırken bu konuda farklı davranılması doğru değildir.

*2- En az 40 yıllık güncel olmayan personel mevzuatı güncellenecektir

Personelle ilgili mevzuata baktığımızda büyük çoğunluğunun 1973-1984 tarihleri arasında yürürlüğe girdiğini ve birçok yönetmeliğin ve birçok yönetmelik maddesinin mülga olduğunu görüyoruz. Düşünün ki 21'inci yüzyılda 1980'lerin anlayışıyla personeli yönetmeye çalışmak ve bundan da hiçbir rahatsızlık duymamak hasta olup ta hastalığının farkında olmayan hastanın haline benzemektedir. Üzücü olan husus ise bu durumun maalesef sorgulanmasının dahi yapılmamasıdır. Çağdaş bir anlayışla mevzuatın elden geçirilerek güncellenmesi kaçınılmazdır ve bu konuda çok geç kalınmıştır.

*3- Danıştay ve Yargıtay tarafından hakimlere verilen notlar daha etkili hale getirilecektir

31.03.2011 tarihinde 2802 sayılı Kanun'un Yargıtay ve Danıştay notlarını düzenleyen 28'inci maddesi yürürlükten kaldırıldı. Yapılan düzenlemenin iyi niyetle yapıldığından kimsenin şüphesi olamazdı. Ancak, geçen 4 yıllık süre içerisinde uygulamada ciddi sıkıntılar çıktığı cümle alemin malumu haline geldi. Çünkü, yüksek yargı ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararlardaki ciddi hatalardan dolayı kararları bozmaktan usanmış durumdadır ve ilk derece mahkemesine dönüşmüştür. Karar sonuçlanana kadar geçen süre zarfındaki mağduriyeti ise hiç dikkate almıyoruz. Bu konunun milyonlarca vatandaşı doğrudan ilgilendirmekte olduğunu ise bilmeyen yoktur. Yani, adil olmayan Adalet ile geciken Adalet, Adalet değildir. 

*4- Ağır şartlar altında çalışan memurların zamları arttırılacaktır

666 sayılı KHK ile birlikte aynı unvanlı personele aynı ücret verilmeye başlanmıştır. Ancak, bu uygulama ücret adaletini zedelemiştir. Çünkü, çalışma koşulları açısından son derece sıkıntılı birimlerde çalışan personelle çalışma ortamı son derece rahat olan personel aynı ücreti alır hale gelmiştir. Özellikle işin yoğunluğu riski vb. objektif kıstaslar dikkate alınarak yoğun çalışma gerektiren birimlerde çalışan personelle işi az olan yerlerde çalışan personel arasında bir ayrım yapılması kaçınılmazdır. 
Bazı kamu kurumlarda oldukça zor şartlar altında çalışan personeli gördükçe, iş güçlüğü zammının objektif kriterler ışığında hayata geçirilmesinin hayati öneme sahip olduğu görülecektir. İşte bu noktada, niteliği ve çalışma şartları bakımından güç olan işlerde çalışanlara ödenen iş güçlüğü zammı üzerinde yapılacak bir çalışma ile adil bir düzenleme yapılabilir.

*5- KİT'lerde çalışan sözleşmeli personel kadroya geçirilecektir

KİT personelinin bazı sıkıntılar nedeniyle memur kadrosuna geçme yönünde ciddi bir arzusu var. Bu arzu karşısında hiç tereddüt edilmeksizin teklifi kabul etmenin yerinde olacağını düşünüyoruz. Çünkü, bu teklifin bütçeye hiçbir ilave yükü olmadığı gibi bütçeye katkısı dahi olacaktır. Hiç olmazsa bu yöntemle farklı bir statü ortadan kaldırılarak tek düzelik sağlanmış olacaktır.

*6- KİT'lerdeki yönetim saltanatı sona erdirilecektir

Daha önce bu köşeden konuyu gündeme getirmiştik. Değişimin ve dönüşümün her alanda olduğu gibi yönetimde ve yönetim felsefesinde büyük değişimler yaşanıyor ancak, KİT'lerdeki yönetim felsefesi maalesef değişmiyor ya da değiştirilmek istenmiyor. 
1984 tarihli ve 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname KİT'lerin nasıl yönetileceğini, yönetim kurullarının nasıl teşekkül ettirileceğini ve bunların görevlerini düzenlemiştir. Buna göre KİT'ler yönetim kurulu başkanı olan genel müdürle birlikte 6 kişilik yönetim kurulları marifetiyle yönetiliyor. 

Bu maddenin 30 yıldır değişmemesi bu yönetim biçiminden şuana kadar hiç kimsenin memnuniyetsizlik göstermediği anlamına geliyor. Çünkü, yönetimde bulunan herkesin işine geliyor. Niçin gelmesin ki, genel müdür ve genel müdür yardımcıları 2 bin TL'nin üzerinde net ilave yönetim kurulu ücreti alıyor, hazine her KİT'e bir üst düzey elemanını yönetim kurulu üyesi yapıyor, nihayetinde de ilgili bakanlık iki üst düzey görevlisini yönetim kurulu üyesi olarak atıyor ve bunlara yönetim kurulu ücreti ödeniyor. 
Yönetim kurulu üyeliklerine atanan kişiler incelendiğinde genel olarak kamudaki üst düzey bürokratların ön plana çıktığı görülmektedir. Özelleştirme kapsamında olan KİT'lerin yönetim kurulu üyeliklerine yapılan atamaların kararnamesiz olması ise buralara kimlerin atandığını gözlerden kaçırmakla birlikte buralara da üst düzey bürokratların atandığı görülmektedir. Ayrıca, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bürokratlarının da özelleştirme kapsamındaki KİT'lere yönetim kurulu üyesi olarak yerleştirilmesi sistemin kökleşmesine sebep oluşturuyor.

İlgili veya ilgisiz herkesin üzerinde mutabakata varacağı yegâne unsur KİT'lerin genel müdürler tarafından yönetildiğidir. Yine, genel müdür yardımcıları dışındaki diğer üyelerin atanma gerekçeleri ise bu kurumlara katkı sağlamasından ziyade ilave ücretten yararlanmasıdır. Bu kadar aleni bir gerçek karşısında sistemin 30 yıldır değişmeden devam etmesi ise üzerinde düşünülmesi gereken bir gerçektir. Vaatlerimize nasip olursa devam edeceğiz. Yerim dar diyerek şimdilik bu kadarla iktifa edelim. 

 

Seçim vaatlerinde memurlar için neler olmalıydı?(2)

Dünkü yazımızda "Seçim vaatlerinde memurlar için neler olmalıydı?(1)” başlığı altında 6 madde halinde acaba biz bir seçim bildirgesi açıklamış olsaydık bütçeye yük getirmeden nelere yer verirdik diyerek seçim vaatlerinde olması gerekenlerden bahsederek konuya kaldığımız yerden devam edeceğimizi ifade etmiştik. İşte kaldığımız yerden devam ediyoruz.
1- Makam odaları, temsil harcaması ve makam araçlarına çeki düzen verilecektir
Daha önce bu köşeden bürokratların makam araçları, temsil harcaması ve makam odalarıyla çok kötü imtihana tabi tutulduğunu ifade etmiş ve çoğunlukla sınıfta kaldıklarını belirtmiştik. İşte imtihan neticesinde sınavı geçenler ve geçmeyenler ile sınıfta kalma sebepleri açıklanacaktır. Bundan sonraki dönemde ise sınıfta kalanlara ikmal hakkı verilmeyecektir.
Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun temsil giderleri ve yönetmeliği başlıklı 179'uncu maddesi gereğince Devlet Personel Başkanlığı ile Maliye Bakanlığı'nın yaklaşık 49 yıldır çıkarması gereken yönetmeliği bir an önce çıkararak konunun vicdanlara bırakılmasının sakıncası önlenecektir. Bu konudaki imtihanın ne kadar çetin olduğu dikkate alınarak sınıfta kalanlar hesap edilerek bu konuda bir daha imtihan yapılmayacaktır. İşte bu konulara ciddi bir şekilde çeki düzen verilmelidir.
2- Kamuya ait sosyal tesislerdeki ayrımcılık sona erdirilecektir
Kamu Sosyal Tesislerine İlişkin Tebliğ'deki (Sayı: 2015-2) kurum personeli ile kurum dışı personel ve sade vatandaş ayrımını meşrulaştıran hükümler kaldırılacaktır.
Hatırlanacağı üzere, bu tebliğde; "Bir kurum veya kuruluşun eğitim ve dinlenme tesisleri, misafirhane, kreş ve çocuk bakımevlerinden yararlanan diğer kurum ve kuruluşların personeli ve emeklileri ile bunların eşleri, üstsoy ve altsoylarına, kurum personeli için belirlenen tarifenin % 25 fazlası uygulanır” hükmü yer almaktaydı.
Konunun daha da vahimi ise eğitim ve dinlenme tesisleri ile misafirhanelerden kamu personeli dışında yararlandırılanlara yani vatandaşlara kurum personeli için belirlenen tarifenin % 50 fazlasının uygulanacağını, ayrıca, tesislerden yararlanmada önceliğin o kurum personeli ve emeklisi ile bunların eşleri, üstsoy ve altsoylarına verileceği ifadesine yer verildiğini görüyoruz. Bir kamu kurumunun uhdesinde bulunan sosyal tesis, o kurumun çalışanlarının değildir. Ancak, sosyal tesisin ilgili kurumun personelinin malı gibi bir algı oluşturularak mevzuat düzenlenmesi yapılarak başka kurum personeline ikinci sınıf memur muamelesi, sade vatandaşlara ise üçüncü sınıf muamelesi yapılması doğru değildir ve bu durum mevzuatla meşrulaştırılamaz. Bir an önce bu sorun kökten çözülmelidir.
3- İşportacı yönetici dönemi sona erdirilecektir
Her işi yaparım mantığına sahip yönetici dönemine son verilmelidir. Malum olduğu üzere, bunlar, işlerinde son derece mahirdirler ve astlarını sürekli sıkıştırırlar, ama amirlerine karşı da sürekli el pençe divan dururlar, hatta her daim kemerbeste-i ubudiyetle hareket ederler. 
Malum olduğu üzere, bunlar işten anlamadıkları için emrinde çalışan memurlardan her konuda sürekli bilgi notu isterler. Yine amirlerine karşı yağcılıktan zaman bulup da kendilerini yetiştirme zahmetinde bulunmadıkları için yaptıkları işlerden de anlamazlar. Yazı yazma kabiliyetleri de olmadığı için memurlardan basit veya zor olan her konuyla ilgili sürekli bilgi notu isterler. Bu durum artık memurları illallah dedirtir ve memurlar işten ziyade bilgi notu hazırlamakla akşam ederler. Birde bunlar sürekli iş takibi yaparlar. Dolayısıyla sürekli iş takibi ve temsille zaman geçiren yönetici tiplemesi sona erdirilmelidir. 
4- Yedek subaylardan yapılan OYAK kesintileri iade edilecektir
205 sayılı Ordu Yardımlaşma Kurumu Kanunu ile kurulan Ordu Yardımlaşma Kurumu'nun başlıca gelirleri üyelerinden yapmış olduğu kesintilerdir. Bu çerçevede kurumun iki tür üyesi bulunmaktadır. Bunlar; 1- Daimi üyeler 2- Geçici üyelerdir. Muvazzaflık hizmetini yapmakta olan yedek subaylar kurumun geçici üyeleridir. Daimi üyelerden bazılarına isteğe bağlı üyelik mümkünken geçici üyelere getirilen zorunluluğu anlamak mümkün değildir. 
Yani daimi üyeliğin, uzman erbaşlar ile Milli Savunma Bakanlığı, Jandarma Genel Kumandanlığı teşkilatında, Ordu Yardımlaşma Kurumu ve bu kurumun sermayesinin % 50'sinden fazlasına sahip olacağı veya iştirak edeceği şirketlerde çalışan bilumum maaşlı ve ücretli memur ve müstahdemler için isteğe bağlı olmasına rağmen geçici üye olan yedek subaylar için üyelik zorunludur. Bunu izah etmek mümkün değildir.
205 sayılı Kanun'un 18'inci maddesine göre; Aylık (ek gösterge dâhil), taban aylığı ve kıdem aylığı toplam tutarına, 657 sayılı Kanun'a tâbi En Yüksek Devlet Memuru Aylığı (ek gösterge dâhil) brüt tutarının % 40'ının toplamının % 5'i tutarında yedek subaylardan OYAK kesintisi yapılmaktadır.
Bu kesintilerin karşılığında ise yedek subaylara veya ölümleri halinde mirasçılarına yapılacak yardımlar şunlardır: Yedek subaylara: (Aidat kesildiği müddetçe) 1-Maluliyet yardımı, 2- Ölüm yardımı yapılmaktadır. Yedek subayın kuruma aidat ödediği müddet içinde ölmesi halinde, almakta olduğu son aylık tutarının 12 misli ölüm yardımı olarak ödenmektedir.
Yedek subayların ölümü veya maluliyet hali gerçekleşmezse geçici üyeliğin sona ermesi halinde hiçbir aidat iadesi yapılmamaktadır ve yapılan kesintiler OYAK'a kalmaktadır. Yani yedek subayların hiçbir hak talebinde bulunmaları mümkün değildir. Bu durumun adil olduğunu hiçbir kişi iddia edemez. Ya üyelik isteğe bağlı hale getirilmeli ya da yedek subaylık süresince kullanılan aidatlar iade edilmelidir. Binlerce yedek subayın ödemiş olduğu aidatlarla ilgili haksızlık bir an önce sona erdirilmelidir. 
5- Farklı kurumlarda çalışanlara becayiş imkânı getirilmelidir
Mevcut uygulamada becayiş aynı kurumda çalışan personel için geçerli bir uygulamadır. Yani aynı kurumun başka başka yerlerde bulunan aynı sınıftaki memurları, karşılıklı olarak yer değiştirme suretiyle atanmalarını isteyebilmekte ve bu isteğin yerine getirilmesi atamaya yetkili amirlerince uygun bulunmasına bağlıdır. Aynı uygulamanın farklı kurumlarda çalışan personeller arasında yapılarak önemli bir sorun çözüme kavuşturulacaktır.

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/ahmet_unlu/secim-vaatlerinde-memurlar-icin-neler-olmaliydi2-2010845
 

Ekonomi Arşivi
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ