Ankara'nın Hovardalığı Üzerine... Nevzat SAYGILIOĞLU

20 Ağustos 2014 Çarşamba 01:00

Birkaç yıllık kısa kesintiler hariç neredeyse 40 yıla ulaşan bir Ankara yaşamımız var. Bunun 30 yılı bürokrasinin çeşitli yerlerinde ve tamamen üst kademelerinde kalan kısmı ise özel sektörde geçmiş. Özellikle bürokrasi ve biraz da siyaset ile ilgili olarak Ankara’nın kendine özgü refl eksleri artık tarafımızdan algılanabilir hale gelmiş. Deneyimler adeta sezgiye dönüşmüş. 

Biraz da bu sonuca bağlı olarak gazete yönetimi köşemizin adını "Eko Ankara” koymuş. Buna rağmen Ankara ile ilgili yazı yazmıyoruz. 

Oysa; Ankara’nın siyaseti her dönemde oyuncuları değişen aynı oyunlar üzerine. Bürokrasinin refl eksleri açık olmaktan daha görünmez olmaya yönelmiş ve liyakatin yerini sadakat almış durumda. Bu arada ağırlıklı olarak belli bölgelerin iş adamlarının oluşturduğu ve sadece inşaat, turizm ve enerji sektöründe yoğunlaşmış bir iş dünyası var. 

Bunların da çoğunun içinde, yanında veya yakınında olduk. Dolayısıyla artık algılar hale gedik. 

Yazının başlığını da "Ankara’nın Hovardalığı…” şeklinde belirledik. Peki niçin bu başlığı seçtik?... 

Aşağıda sıralayacağımız bazı tespitler bunu doğrulayacağı için bu başlığı seçtik. 
•Malum olduğu üzere; Ankara, ağırlıklı olarak siyasetin, bürokrasinin ve diplomasinin merkezi. 
•Bu merkezde merkezi yönetimin bütün birimleri var. Yani; Bakanlıklar, özel bütçeli kuruluşlar, bağımsız üst kurullar, KİT’ler vs. 
•Özellikle Bakanlıkların çok sayıda hizmet binaları var. Bazı bakanlıklar var ki; Ankara’da bulunan merkez birimlerinin bulunduğu devasa binaların sayısı 10’u geçiyor. Yani bir Bakanlık düşünün ki en az 10 ayrı hizmet binası var. Vatandaşın bunlar arasında mekik dokumasını da siz hayal edin!... 
•Yetmedi… Bu bakanlıklarda öncelikle Bakanlar ile müsteşar ve genel müdür gibi bazı üst düzey bürokratların bilinen ve bilinmeyen birden fazla makamı var. Onları da bulmak ve ulaşmak kolay değil. •Ankara’yı bilenler için anlatması kolay, bilmeyenler için de hayal etmesi mümkün. Eskişehir yolu ile Konya yolu, adeta tespih gibi dizilmiş kamu kurumu gökdelenleri ile dolu. Her iki ana artelde de kilometreler boyu uzanan onlarca kata ve dev gibi alanlara sahip olan kamu binaları var. 
•Oysa dünyanın gelişmiş ve hatta gelişmemiş pek çok devletinde, kamu binaları ve özellikle de diplomasi ve yargı binalarının konuşlanması belli özellikler taşır. Örneğin bu tür binalar genelde şehir merkezlerinde, birden fazla giriş ve çıkışı olan ada niteliğindeki parsellerde, kavşak noktalarında, tarihi dokusu olan ve az sayıda katı olan yerlerdir. Diploması ve yargı ile ilgili binaların en büyük özelliği de yatay olmasıdır. Yani ilişkilerin ve işleyişin sağlıklı olması bakımından az katlı ve tarihi kimlikli binalar seçilir. Oysa bizim Dışişleri Bakanlığımız adeta bir gökdelen. Aynı şekilde daha birkaç yıl öncesine kadar Danıştay binası da bir başka gökdelen idi. 
•Tabii kamu binalarının hemen hepsi gökdelen gibi olunca, mevcut binası olanlar veya yeni kurulan yapılar için de gökdelen kiralama modası ortaya çıktı. Yine aynı güzergahlar üzerinde kamu kurumları tarafından kiralanmış çok sayıda gökdelen niteliğinde devlet binaları var. Dolayısıyla Ankara’da kamu kuruluşlarına bina kiralama işi ayrıcalıklı ve çok kârlı bir iş. Özellikle başarılı iş adamları da Ankara’da bu işin çok kazançlı olduğunu söylüyorlar. Her neyse… 
•Kamu binalarından bahsedince devlet lojmanlarını unutmak mümkün değil. Ankara, aynı zamanda lojman başkenti veya lojman cenneti. On binlerle ifade edilen devlet lojmanı var. Halbuki bu Hükümet lojmanları elden çıkaracaktı. Tam aksine lojman sayısı arttı ve çoğu lojmanlar da yenilendi. 
•Şimdilerde de yeni bir trend boy göstermeye başladı. Kamu binaları artık geceleri ışıklandırılıyor. Bu binaların yoğunlaştığı güzergahlar adeta Broadway gibi geceleri ışıl ışıl, Buralarda bulunan Bakanlık binaları ve hatta yüksek yargı organlarına ait binalar ışık helezonu gibi. 
•Hele Esenboğa girişinde Kuzey Ankara projesi çerçevesinde yapılan çok katlı toplu konutların rengarenk ışıklandırması tam bir şarklılık veya görgüsüzlük örneği. Buna; garip ve bir o kadar da estetikten yoksun cadde, sokak, park ve belli noktalardaki şehir giriş kapılarının ışıklandırmalarını da eklemek mümkün. 
•Oysa çok iyi biliyoruz ki bu ülkenin enerji ihtiyacı var. Yılda 60 milyar dolar enerjiye fatura ödeyen bu ülke, geceleri hoyratça kamu binalarını aydınlatıyor. Enerji tasarrufuna yönelik kamu spotları yapılırken bu çarpıklıklar akla gelmiyor. 

Sonuç şu: Ankara çok gereksiz ve hatta tehlikeli bir şekilde büyümeye devam ediyor. Siyasetin himayesinde ve Bakanların gölgesindeki bürokrasi düzenini sessizce sürdürüyor. Dolayısıyla tasarrufa en çok riayet edecek olan kamu, bizzat israfın kaynağını oluşturuyor. 

Bunun da nedeni, standartların olmaması ve bürokrasinin yetki ve algı yanılsaması. Bu gidişin sonu yok. Galiba bu konuda bile gelişmiş ülke yaklaşımlarına ve uygulamalarına bakmamız lazım. Bakalım yeni hükümetten bu konuda adımlar gelecek mi?...

http://www.dunya.com/ sitesinden 21.08.2014 tarihinde yazdırılmıştır.
http://www.dunya.com/ankaranin-hovardaligi-uzerine-156886yy.htm
 

Ekonomi Arşivi
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ