Avrupa Birliği (AB), uzun süredir Amerika Birleşik Devletleri (ABD) karşısında artan bir verimlilik ve yenilikçilik açığıyla karşı karşıya bulunmakta. Enerji maliyetlerinin yüksekliği, sermaye piyasalarının parçalı yapısı, dışa bağımlılıkların fazlalığı ve bürokratik engeller, Avrupa ekonomisinin küresel ölçekteki rekabet gücünü zayıflatmakta. Bu sorunlara yanıt arayışı çerçevesinde, Avrupa Komisyonu’nun talebi üzerine Mario Draghi tarafından bir Rapor hazırlanmış ve "Avrupa’nın rekabetçilik pusulası” olarak nitelendirilmiştir. Rapor, özellikle dört stratejik hedefi öne çıkarmıştır:
Savunma sanayinin ölçeklendirilmesi ve dış bağımlılıkların azaltılması,
Düzenleyici yüklerin azaltılması ve karar alma süreçlerinin hızlandırılması,
Dijital teknolojilerde ABD ile inovasyon açığının kapatılması,
Yüksek enerji fiyatlarının düşürülmesi ve karbonsuzlaşmanın bir büyüme fırsatına dönüştürülmesi.
Draghi Raporu, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir yol haritası olarak tasarlanmış; Avrupa’nın güvenlik, enerji ve teknolojideki kırılganlıklarını azaltmayı hedeflemiştir
Bir Yıl Sonra: Genel Tablo
Raporun yayımlanmasından bir yıl sonra, Avrupa Komisyonu "Rekabetçilik Pusulası” başlıklı yanıtını sunmuştur. Bu belge, Draghi’nin önerilerinden bir kısmını politika gündemine taşırken, en tartışmalı konular olan ortak borçlanma ve küresel ticarette yerelleştirme şartları dışında tutulmuştur. Ayrıca Deutsche Bank tarafından kapsamlı bir Rapor hazırlanmıştır.
Raporu’nun yayımlanmasından bir yıl sonra Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından yapılan değerlendirme, Avrupa bütünleşmesinin geleceğini şekillendirecek temel kırılganlık alanlarına işaret etmiştir. Von der Leyen, özellikle stratejik özerklik ve kurumsal dayanıklılık başlıklarını öne çıkararak, enerji bağımlılığının azaltılması, kritik teknolojilerde kapasite inşası ve dış şoklara karşı hazırlıklı olmanın, Avrupa Birliği’nin uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma modelinin vazgeçilmez unsurları olduğunu vurgulamıştır. İklim politikaları ve dijital dönüşümün bu sürecin tamamlayıcı bileşenleri olarak değerlendirilmesi, Birliğin yapısal dönüşüm sürecinin kapsamını ve çok boyutlu karakterini göstermektedir.
Bununla birlikte, söz konusu hedeflerin gerçekleştirilmesi yalnızca teknik düzenlemeler yoluyla değil, aynı zamanda güçlü bir siyasi irade ve üye devletler arasında artan koordinasyon kapasitesi ile mümkündür. Von der Leyen’in de belirttiği üzere, göç politikalarının adil ve sürdürülebilir bir çerçeveye oturtulması, dış politika ve ortak güvenlik mekanizmalarının derinleştirilmesi ve reformların net zaman çizelgeleri ile kurumsal taahhütler aracılığıyla uygulanması, Avrupa Birliği’nin içsel uyumunu ve uluslararası düzeydeki etki kapasitesini güçlendirecektir. Bu yaklaşım, Draghi Raporu’nun çizdiği yol haritasının yalnızca bir vizyon belgesi değil, aynı zamanda somut politika eylemleriyle desteklenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Draghi’nin "One Year After the Report” başlıklı konuşması, Avrupa’nın mevcut ekonomik modelinin sürdürülebilirliğine ilişkin ciddi endişeleri ortaya koymaktadır. Konuşmada, küresel ticaretteki daralma, ABD’nin korumacı politikaları ve Çin’in artan rekabet gücü nedeniyle Avrupa’nın ihracat odaklı büyüme modelinin zayıfladığı vurgulanmaktadır. Ayrıca, enerji ve savunma alanındaki dışa bağımlılıkların Birliğin stratejik özerkliğini sınırladığı, bu nedenle kritik hammaddelerden savunma harcamalarına kadar geniş bir yelpazede yeni yatırım ve ortak hareket etme kapasitesine ihtiyaç duyulduğu dile getirilmiştir.
Öte yandan, konuşmanın temel eksenlerinden biri de Avrupa’nın teknolojik dönüşüm kapasitesidir. Yapay zekâ, bulut bilişim, süper hesaplama ve enerji altyapısı gibi alanlarda ABD ve Çin’e kıyasla geri kalındığı belirtilmiş; AB’nin inovasyon açığını kapatabilmesi için ölçek ekonomisine dayalı ortak projeler, uyumlu düzenlemeler ve hızlandırılmış karar mekanizmaları önerilmiştir. Draghi’ye göre, yalnızca dağınık ulusal politikalarla ya da piyasa güçlerine bırakılan çözümlerle bu açığın kapatılması mümkün değildir. Bu nedenle, Avrupa’nın daha bütünleşik bir sanayi politikası, ortak borçlanma mekanizmaları ve enerji piyasasında yapısal reformlarla desteklenen bir stratejik yönelim geliştirmesi, Birliğin hem rekabet gücünü hem de egemenliğini koruması açısından elzemdir.
Düşünce kuruluşu EPIC’in niceliksel analizine göre Draghi’nin toplam 383 önerisinin yalnızca %11’i uygulamaya geçirilmiştir. Ancak Deutsche Bank’ın değerlendirmesi, yalnızca niceliksel ilerlemeyi değil, aynı zamanda reformların önem derecesini de dikkate almaktadır.