Frankfurt Notları 43: Almanya’da Kiracıları Korumaya Yönelik Dernekler Üzerine...

Almanya’da kiracı olmak birçokları için yalnızca pratik bir barınma çözümü değil; bugün toplumun yarısından fazlasının paylaştığı, köklü bir düzenin parçası galiba. Ülkede ev sahipliği oranı yaklaşık %49 civarında; yani Almanya, Avrupa’nın en düşük ev sahipliği oranına sahip ülkelerinden biri. Berlin, Stuttgart ve Münih gibi metropollerde ise her 10 kişiden 7’si kiracı konumunda; Türkiye’de ise kiracılık oranı yaklaşık %27. Böyle bir tabloda kiracıların örgütlü olması bir seçenek değil, neredeyse bir zorunluluk hâline geliyor.

İşte tam da bu noktada, çoğu kişinin ilk bakışta fark edemediği ama konut piyasasının görünmez omurgasını oluşturan kiracı dernekleri (Mietervereine) devreye giriyor. Yıllardır süregelen konut sıkıntısı, son dönemde faiz artışlarıyla iyice yavaşlayan inşaat sektörü ve renovasyon maliyetlerinin kiracılara yansıması, bu derneklerin rolünü daha görünür, daha kritik ve daha etkili hâle getiriyor.

Kiracı Derneklerinin Gücü

Almanya’daki kiracı hareketi 19. yüzyılda şehirleşmeyle birlikte doğmaya başlamış. Sanayileşen kentlerde kötü yaşam koşulları, kontrolsüz kira artışları ve hukuki boşluklar, kiracıları bir araya gelmeye mecbur bırakmış ve bugün bu hareket Deutscher Mieterbund çatısı altında toplanmış; ülke genelinde 300’den fazla dernek ve milyonlarca üye ile güçlü bir yapıya dönüşmüş durumda.

Bu derneklerin fonksiyonu sadece danışmanlık vermek değil; kira politikalarının belirlenmesinde görünmez ama etkili bir denge mekanizması oluşturmak. Enerji dönüşümü düzenlemelerinden bölgesel kira tavanı uygulamalarına kadar birçok konuda kamuoyunun şekillenmesinde kritik bir roller üstleniyorlar.

Pratikte Ne Yapıyorlar?

Her yıl yüz binlerce kiracı, çoğunlukla benzer sorunlarla bu derneklere başvuruyor:

  • Aşırı veya hatalı kira artışları

  • Bakım-onarım yapılmaması

  • Yan gider (Betriebskosten) uyuşmazlıkları

  • Depozito iadesi sorunları

  • Tahliye bildirimleri

Yıllık 70–150 avro arasında değişen aidatlarla sunulan hukuki destek, pek çok kişi için başka yolunun olmadığı bir güvenlik mekanizması hâline geliyor.

Bu dernekler:

  • Bireysel hak arayışını kolaylaştırma,

  • Siyaseti yönlendiren güçlü bir toplumsal aktör olarak hareket etme,

  • Sosyal adalet ve konut hakkı perspektifini kamuoyuna taşıma,

  • Kiracılık kültürünü kurumsallaştırma,

  • Milyonlarca kişinin barınma güvencesine katkı sağlama işlevi görüyorlar.

Almanya’yı İlginç Kılan: Ev Sahipleri de Örgütlü

Almanya’da kiracıların karşısında yalnızca bireysel ev sahipleri yok; aynı zamanda güçlü bir mülk sahipleri derneği olan Haus & Grund da var. Böylece konut politikası, iki örgütlü aktör arasında tartışılan, veriye dayalı ve kurumsal bir alan hâline geliyor. Bu denge, konut piyasasına hem şeffaflık hem de öngörülebilirlik katıyor.

Konut Krizinin Yeni Dinamikleri

Son yıllarda Almanya’da yaşanan konut krizi, kiracı derneklerini hiç olmadığı kadar görünür hâle getirdi.

  • İnşaat izinlerinin sert biçimde düşmesi

  • Yıllık 400.000 konut hedefinin yarısına bile ulaşılamaması

  • Enerji dönüşümü nedeniyle zorunlu renovasyonların maliyet baskısı

  • Büyük şehirlerde kira fiyatlarının tarihî zirvelere ulaşması.

Berlin’deki emlak devlerinin kamulaştırılmasını öngören referandumun başarıya ulaşmasında da kiracı örgütlerinin etkisi belirleyici olmuş. Kiracılık Almanya’da artık yalnızca bir konut ilişkisi değil; güçlü bir toplumsal hareket niteliği taşımaya başlamış.

Bütün bu gelişmeler, kiracı derneklerini hem danışmanlık kurumları hem de sosyal politika aktörleri olarak daha önemli bir konuma taşımış görünüyor.

Dernekler Görünmeyen Bir Sosyal Güvenlik Ağı mı Oluşturuyor?

Almanya’daki kiracı dernekleri, modern kent yaşamında barınma hakkının korunması için vazgeçilmez bir rol oynuyor. Hem bireysel düzeyde hukuki destek sağlayan hem de ulusal düzeyde politik süreçlere müdahil olan bu yapılar, konut krizinin etkilerini hafifleten görünmez bir sosyal güvenlik ağına dönüşmüş durumda.

Şaşırtıcı olan şu: Almanya’nın güçlü kiracı örgütlenmesine rağmen hâlâ ciddi bir konut krizi yaşaması, bu sorunun yalnızca arz-talep meselesi olmadığını; derin ekonomik, sosyal ve politik boyutlara sahip olduğunu gösteriyor. Ancak örgütlü kiracılığın olmadığı bir senaryoda, bu krizin çok daha sert yaşanacağı da açık.

Frankfurt Notları
Uzm.Klinik Psk.Gülşah AKÇAY CİVRİZ