Aşağıda yer alan Grafik bana, "enflasyonla mücadele için, merkez bankası faiz oranlarının enflasyonun üzerinde olması zorunlu” diyenlerin aksi bir metodoloji gösteriyor. Evet ilerleyen aşamada, faiz oranları enflasyon oranını geçiyor ancak uzunca bir süre altında bir patika takip ediyor. Üstelik zirveden düşme hareketi de, faiz oranları altta hareket ederken gerçekleşiyor. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkeler için neden önemli? Bir grup ekonomist buna benzer bir hareket gelişmekte olan ülkelerde olduğunda, enflasyonla mücadele edilmiyormuş şeklinde tepki gösteriyorlar ve bu da enflasyonla mücadele edilmiyormuş gibi algı oluşturarak beklentilerde bozulmaya neden oluyor.
Halbuki beklentiler çok önemli !!!
Tüm dünyada enflasyon ve faiz tartışmaları birlikte yapılıyor. Gelişmekte olan pek çok ülke, "faiz artırıldı, enflasyon düştü” denkleminde konuyu ele alıyor ancak bu "iktisat yazınında da”, savunduğunuz ya da durduğunuz ekole göre cevabı kısmen değişen bir konu!
Ayrıca enflasyon tartışmalarında pek de konuşulmayan enflasyona neden olan sürecin çok tartışılmaması.
Enflasyon tartışmalarında duruşum, "enflasyon faiz artırılarak da azaltılarak da düşürülebilir, yeter ki enflasyonun kaynağı doğru teşhis edilebilsin ve beklentiler doğru yönetilebilsin!”
Aşağıda yer alan grafik de kısmen bu dediklerimi teyit ediyor aslında! Euro Bölgesi olmadığı için Almanya’nın var olan Grafiğini paylaşıyorum. Grafiğe göre gıda ve enerji hariç fiyat endeksi aslında dar bir bantta hareket ediyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması sonrasında artan enerji fiyatları Almanya’da enflasyonu artırıyor, işte tam bu noktada bir grup iktisatçı, "arzdan kaynaklı bu arızi artış için” faiz artırımına gerek var mıydı sorusunu soruyor. Onlara göre, faizler bu kadar artırılmasa Almanya resesyona girmeyebilirdi, düşüncesini ifade ediyorlar. Gerçekten de Grafik bize Almanya'nın talep değil arz kaynaklı enflasyonla karşılaştığını gösteriyor. Bu durumda faizler artırılmadan da bu enflasyon düşebilir miydi, sorusu geliyor akıllara.
Bu konuda ECB Yönetim Kurulu Üyesi Philip R. Lane kendisi ile yapılan bir Röportaj'da benzeri sorulara cevabı veriyor aslında. Merak edenler için: (https://www.ecb.europa.eu/press/inter/date/2023/html/ecb.in230905~e1653c4e1b.en.html)
"... enflasyon geçen yılın sonunda yaklaşık %10'a yükseldi ve daha önce konuştuğumuz gibi, bunun çoğunun buna neden olan arz şoklarının tersine dönmesiyle ortadan kalkacağını düşünüyoruz. O zaman soru şu: para politikası bir nevi değişmez olmalı mı?"
Tabii, bugünden yapılan değindirmeler geçmişi değiştiremeyecek ancak bu tartışmalar geleceğimize ışık tutabilir.
***
Yukarıda bahsettiğim kitaba göre, bazı merkez bankacıları hâlâ geriye dönüp bakmanın kararlarını değerlendirmek için değerli bir araç olmadığı şeklindeki görüşü benimserken, çoğu artık ders çıkarma modunda. Kitabın amaçlarından birisi de bu galiba.
Kitabın yazarları Bill English, Kristin Forbes ve Angel Ubide, özellikle gelişmiş merkez bankalarının enflasyon risklerini hafife aldıklarını ve bir daha bu tuzağa düşmemeleri gerektiğini, kriz üzerlerine geldiğinde buna başarılı bir şekilde yanıt vermeleri gerektiğini ve fiyat hareketlerini normalleştirme işini tamamlama konusunda makul bir şansa sahip olduklarını belirtiyorlar.
Yazarlara göre; öğrenilmesi gereken bazı dersler:
Bu görüşlerin tamamına katılmayabiliriz ancak bu konu üzerine daha fazla düşünmeyi, konuşmayı ve tartışmayı hakediyor.
Gelişmekte olan ülkeler bağlamında enflasyon çok tartışıldı ve tartışılmaya devam da ediyor ancak gelişmiş ülkelerde de benzeri tartışmalar var inanın.
Bu konuda yazmaya devam edeceğim. Bu sürede size, Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Joseph Stiglitz tarafından kaleme alınan" Enflasyonla Nasıl Mücadele Edilmez" yazısını tavsiye ederim: