Gençler Neden Almanya’yı Terkediyor?
ÖZET
Mücahit CİVRİZ
Frankfurt Hazine ve Maliye Ataşesi
Yüksek vasıflı genç Almanlar, artan bürokrasi, yaşam maliyeti ve kariyer fırsatlarının sınırlılığı nedeniyle giderek artan oranda yurtdışında yaşamayı tercih ediyor. Bu eğilim, Almanya'nın uzun vadeli demografik ve ekonomik dengelerini tehdit edebilir. Ahmet Haşim’in Frankfurt Seyahatnamesi’nden ilhamla kaleme aldığım "Frankfurt Notları" serisinin yeni bölümü, göçe kavramsal bakış, Almanya’ya yönelen göç dinamikleri ile Almanya’dan gerçekleşen genç ve nitelikli göçü merkeze alarak hâkim göç paradigmasına farklı bir bakış açısıyla katkı sunmayı hedeflemektedir.
Göç, özellikle de düzensiz ya da yasadışı göç birçok ülke için kontrol edilemeyen nüfus hareketlerine işaret ettiği gerekçesiyle, günümüzün önemli tartışma alanlarından biri olarak dikkat çekmektedir. Ancak, son yıllarda özellikle COVID-19 Pandemisi sonrasında oluşan yeni küresel düzende, dijital göçmenlerin yanı sıra genç ve nitelikli bireylerin göç hareketleri de ülkelerin gündemlerinde yer almaya başlamıştır. Bu bağlamda dikkat çeken husus, söz konusu tartışmaların bazı ülkelerde sosyal medyanın da artan etkisiyle yoğun biçimde gündeme getirilirken, diğer ülkelerde ise benzer ölçüde tartışılmadığı ya da polemik malzemesi yapılmadığıdır. Başka bir ifadeyle, bazı gelişmiş ülkeler yalnızca gelen göç bağlamında gündeme gelmekte ancak bu ülkelerden diğer ülkelere yönelen göç hareketleri çoğunlukla ihmal edilmektedir. Bu durum ise, göç hareketlerinin tek yönlü bir süreç olup olmadığı ya da ilgili ülkelerin bu tartışmalardan bağımsız olup olmadığı gibi soruları gündeme taşımaktadır. Gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelik göç hareketlerine odaklanılırken, sanayileşmiş ülkeler arasındaki göç, nadiren dikkat çekmektedir. Ancak gerçekte bu tür hareketler, küresel göç dinamiklerinin oldukça önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Özellikle Almanya, bu bağlamda oldukça hareketli bir uluslararası işgücüne sahiptir ve diğer sanayileşmiş ülkelerle yoğun bir göç trafiği içindedir. Üstelik yoğun bir biçimde işgücü açığı yaşamasına rağmen, Almanya’dan genç ve nitelikli yaş grubunun ayrılışı da dikkatleri çekmektedir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan büyük insan kayıpları, Alman işgücü piyasasında yapısal dengesizlikler yaratmıştır. Yaklaşık 5,3 milyon Alman askeri ve 2,6 milyon sivilin savaşta hayatını kaybettiği dikkate alındığında, bu kayıpların dönemin toplam Alman nüfusunun yaklaşık %10'una tekabül ettiği görülmektedir. Bu tablo uzun yıllar işgücü açığının ortaya çıkmasına neden olmuş ve Almanya için çözüm farklı ülkelerden getirilen göçmen işçiler olmuştur. O yıllardan günümüze devam eden bu eğilimin yanısıra Almanya’da günümüzde ise doğum oranlarındaki sürekli düşüş, Almanya’nın nüfus artışını ve eksik istihdamı büyük ölçüde ülkeye yönelen göçmenler ve bu göçmen toplulukları içerisindeki yüksek doğurganlık oranları ile çözme yoluna itmiştir.
Bu politikanın bir yansıması olarak Almanya'da yaşayan yaklaşık 24,9 milyon kişinin kendisi veya en az bir ebeveyni doğuştan Alman vatandaşı değildir. Alman resmi istatistik verilerine göre, Alman nüfusunun %29,7'si göçmen kökenlidir. Başlangıçta mavi yakalı işgücü açığı zamanla beyaz yakalı işgücü ihtiyacına da yönelmiş ve özellikle son yıllarda, "genç ve nitelikli göçmenler”i Almanya’ya getirebilme adına kolayaştırıcı yasal önlemler devreye alınmıştır.
Bu süreçte dikkat çeken önemli bir gelişme ise, Almanya’nın dünyanın farklı ülkelerinden nitelikli işgücünü Almanya’ya çekme arayışı sürerken, genç ve eğitimli Alman vatandaşlarının yurtdışında yaşama ve çalışma yönündeki eğilimlerinin artmasıdır. Bu eğilim, Almanya'nın sadece göç alan bir ülke olmadığını, aynı zamanda belirli gruplar açısından ve ülkeye gelen ve ülkeden Almanlar açısından göç veren bir ülke hâline geldiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, göç tartışmalarında yalnızca Almanya’ya yönelen hareketler değil, aynı zamanda Almanya’dan diğer ülkelere gerçekleşen nitelikli insan kayıpları da bütüncül bir analiz çerçevesinde ele alınmayı zorunlu kılmaktadır.
Bu çerçevede, 1993–2023 yılları arasında Almanya’dan ayrılanların sayısı dikkat çekici bazı eğilimler sergilemektedir. 1990’ların ortasından 2008 yılına kadar yıllık yaklaşık 500 bin ila 700 bin kişi Almanya’dan ayrılmıştır. Bu dönem, Almanya'nın yeniden birleşme sonrası sosyal ve ekonomik yapısını stabilize etmeye çalıştığı, küreselleşme etkilerinin henüz tam anlamıyla hissedilmediği yıllardır. Ancak 2008 Küresel Finansal Krizi’nin ardından, Almanya’dan ayrılanların sayısında kademeli ve sürekli bir artış gözlemlenmektedir.
1990’lı yıllar boyunca Almanya’dan ayrılan Alman vatandaşlarının yurt dışına göçleri yıllık yaklaşık 100 bin civarında seyretmiştir. 2000’li yıllarla birlikte bu sayı artış göstermiş; özellikle 2015 sonrası dönemde 280 bin civarına ulaşmış, 2023 yılında ise 268 bin kişi olmuştur. Anılan yılda Almanya’dan ayrılan yabancı sayısı ise 1 milyon civarındadır. Bu artışta küresel işgücü piyasasındaki rekabet, nitelikli Alman iş gücünün uluslararası mobilitesindeki artış, Almanya'nın yaşlanan nüfusuna rağmen gençlerin yurt dışı deneyim arayışının yanısıra ülkeye çeşitli nedenlerle gelen yabancıların da dönme eğiliminin etkili olduğu düşünülmektedir.
(Meraklısı için not: Türkiye'den yurt dışına göç eden kişi sayısı 2023 yılında 714 bin 579 kişi olmuştur. Yurt dışına giden nüfusun 291 bin 377'sini Türk vatandaşları, 423 bin 202'sini ise yabancı uyruklulardır. Yani kabaca Almanya’dan ayrılan Almanlara yakın bir rakamdır. Kaynak: TÜİK)
Bu verilere ilave olarak Alman vatandaşlarının net göç dengesi incelendiğinde de Almanya’nın iç dinamiklerinde dikkat çekici bir dönüşüm dikkatleri çekmektedir. 1990’lı yılların başında, özellikle Almanya’nın birleşme sürecinin etkisiyle pozitif bir net göç dengesi görülmektedir. 1991 yılında yaklaşık 175 bin kişilik bir net dönüş kaydedilmiş, bu durum büyük ölçüde Doğu Avrupa ve eski Sovyetler Birliği’nden Almanya’ya dönen Almanların yoğun dönüş hareketinden kaynaklanmıştır. Ancak 1995 sonrasında bu akım zayıflamış ve net göç dengesi kademeli olarak azalmaya başlamıştır. 2000’li yılların ortasına doğru net denge sıfıra yaklaşmış ve 2005 itibarıyla negatif seviyelere gerilemiştir. Bu değişim, Almanya’nın birleşme sonrası toparlanma sürecinin sona ermesi ve küreselleşmenin etkisiyle Alman vatandaşlarının uluslararası hareketliliğinin artmasıyla açıklanabilir. 2005 sonrası dönemde net göç dengesinin kalıcı şekilde negatif seyretmesi, Almanya’dan yurtdışına göç eden Alman vatandaşlarının sayısının sistematik biçimde dönüş yapanlardan daha fazla olduğunu göstermektedir. Özellikle 2015 yılında 133 bin kişilik rekor bir net çıkış gerçekleşmiştir. 2016 yılı sonrası dönemde kısmi bir toparlanma görülse de net göç dengesi kalıcı olarak negatif bölgede kalmaya devam etmektedir. 2023 yılı itibarıyla net denge yıllık yaklaşık -83 bin Alman seviyesindedir. Almanya’nın yüksek vasıflı işgücü eksikliği ve demografik yaşlanma sorunu dikkate alındığında, bu net çıkış eğilimi uzun vadeli sosyo-ekonomik dengeler açısından ciddi sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir.
Almanya’da faaliyet gösteren özel bir personel hizmetleri sağlayıcısı tarafından 12.343 üniversite öğrencisininkatılımıyla yürütülen anket çalışması yükseköğrenim gören genç nüfusun yurtdışına göç etme potansiyeli açısından önemli ipuçları vermektedir. Ankete katılan gençlerin %18’i, yurtdışındaki iş olanaklarının Almanya’dakilere kıyasla daha iyi olduğunu düşündüğünü ifade etmiştir. Bu oran, göçmen kökenli katılımcılar arasında daha da yüksektir; söz konusu grubun %24’ü, Almanya dışındaki ülkelerde daha iyi kariyer olanakları gördüklerini belirtmiştir. Ayrıca, öğrencilerin %13,3’ü, Almanya’dan ayrılma konusunda somut planlara sahip olduklarını dile getirmiştir. Almanya’dan yurtdışına taşınma kararı alan bireylerin eğitim düzeyleri genel nüfus ortalamasının oldukça üzerindedir. Alman göçmenlerin %76’sı üniversite diplomasına sahip olup, bunların %13’ü doktora, %46’sı yüksek lisans ve %16’sı ise lisans düzeyinde eğitim görmüştür.
Katılımcıların Almanya’daki mevcut ekonomik duruma ilişkin değerlendirmeleri de genel bir memnuniyetsizliğe işaret etmektedir. Ankete katılanların yalnızca %28’i, ülkenin ekonomik durumunu "iyi” veya "oldukça iyi” olarak değerlendirmiştir. Buna karşılık, %34’lük bir kesim, mevcut ekonomik durumu "kötü” veya "oldukça kötü” olarak nitelendirmiş; %36’sı ise Almanya’nın gelecekteki ekonomik kalkınma potansiyelini "zayıf” veya "çok zayıf” olarak değerlendirmiştir. Almanya genelinden 2.000 üniversite öğrencisinin katıldığı başka bir çalışmada, katılımcılara mesleki nedenlerle yurt dışına taşınma düşünceleri ve bu eğilimi motive eden temel faktörler sorulmuştur. 2022 yılında yurt dışına taşınmayı düşünenlerin oranı %27 iken, bu oran 2025 itibarıyla %41’eyükselmiştir. Bu bulgu, kısa bir zaman diliminde göç etme isteğindeki yaklaşık %50’lik artışa işaret ederek, Almanya’da genç nüfusun yurt dışına yönelik ilgisinin hızla arttığını ortaya koymaktadır. Ankete katılım bölgesel düzeyde incelendiğinde, ankete katılan başkent Berlin’deki öğrencilerin %57’si, Bremen’de %54’ü ve Saarland’da %53’ü mezuniyet sonrası kariyer başlangıçlarını yurt dışında yapmayı planladıklarını belirtmişlerdir.
Anılan anket çalışma bulguları, Alman resmî kurumları tarafından yayımlanan verilerle de teyit edilmektedir. Rakamlardikkat çekici bir tablo ortaya koymaktadır. En yüksek göç hareketliliği, 20-24 ve 25-29yaş aralığındaki genç yetişkinlerde yoğunlaşmakta; bu iki grup sırasıyla toplam göç edenlerin %15,67’si ve %14,99’unu oluşturmaktadır. Bunu 30-34 yaş grubu (%12,86) ve 35-39 yaş grubu (%10,90) takip etmektedir. Bu dört yaş grubunun toplamı 646.051 kişidir ve 2023 yılında Almanya’dan göç eden toplam 1.186.975kişinin yaklaşık %54,43’ü, 20-39 yaş arasındaki genç ve çalışma çağındaki yetişkinlerden oluşmaktadır. 15-19 yaş aralığı ise yüzde 6 civarındadır. Almanya’dan ayrılanların Almanlar ve yabancılar olarak yukarıda paylaşılan verilen dikkate alındığında, en iyimser tahminle bile bu rakam Alman Gençler için 200 bin civarında bir rakama tekabül etmektedir. Bu durum, göç hareketliliğinin ağırlıklı olarak kariyer başlangıcı ve yükselme dönemindeki genç ve yüksek vasıflı iş gücü tarafından sürüklendiğini göstermektedir. Eğitim sonrası iş fırsatları, küresel istihdam piyasasına entegrasyon ve uluslararası deneyim kazanma arzusu, bu yaş gruplarındaki yüksek mobilitenin başlıca itici güçleri arasında yer almaktadır. Çalışmada verilen
(Meraklısı için not: Türkiye'den 2023 yılında göç edenlerin yaş grubu incelendiğinde, en fazla göç edenlerin %12,7 ile 20-24 yaş grubunda olduğu görüldü. Bu yaş grubunu %10,8 ile 25-29 ve %10,3 ile 15-19yaş grubu izledi. Türkiye'den göç eden nüfusun yaş gruplarına bakıldığında, en fazla göç edenlerin %15 ile 25-29 yaş grubunda olduğu görüldü. Bu yaş grubunu %12,9 ile 30-34 ve %12,5 ile 20-24 yaş grubu izlemiştir. Kaynak: TÜİK)
Almanya kökenli göçmenlerin en çok yöneldiği ülkeler arasında İsviçre, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Birleşik Krallık, Türkiye, İspanya, Fransa, Polonya, Hollanda, Avustralya, Çin ve Kanada öne çıkmaktadır. Özellikle Almanca konuşulan ülkelerin (İsviçre, Avusturya gibi) tercih edilme sıklığı hem kültürel hem de dilsel benzerliklerin göç sürecini kolaylaştırdığına işaret etmektedir.
Yapılan araştırmalar ve gözlemlerim neticesinde nitelikli işgücü ve gençlerin Almanya'yı terk etmesinin beş en önemli nedeniözetle şu şekildedir:
Gidilen ülkelerdeki Almanya’dan daha yüksek yaşam standardı,
Daha iyi bir kariyer ilerleme beklentisi,
Uluslararası deneyim kazanma arzusu,
Gidilen ülkelerde Almanya’dan daha iyi bir çalışma kültürü beklentisi,
Almanya’dan artan şekilde memnuniyetsizlik.
Bu son madde okuyanlara garip gelebilir ancak kısaca özetlemek gerekirse; Eurobarometre verilerine göre, Almanya'daki insanların yaklaşık %33'ü 2019'da hayatlarından çok memnun olduklarını söylerken bu oran 2023 yılında %22'ye düşmüştür. Almanya genelinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, gençler ve nitelikli Almanlar, Almanya’dan ayrılma eğilimlerinin arkasında çok katmanlı yapısal ve bireysel nedenlere işaret etmektedir. Özellikle son yıllarda Almanya'da hissettiklerini düşündükleri artan bürokratik yük, yüksek vergi oranları, konut arzında yaşanan sorunları, sağlık ve eğitim sistemlerindeki işlevsellik sorunları gibi faktörler, bireylerin ülkeye yönelik memnuniyetini azaltmaktadır.
Bununla birlikte, bireylerin yurt dışına yönelmesinde daha esnek kariyer olanakları, yenilikçi ve girişimci iş ortamları, daha düşük yaşam maliyetleri gibi yurtdışı kaynaklı çekim unsurlarının da rol oynadığı görülmektedir. Ayrıca, bazı gençler Almanya’daki sosyokültürel yapıdaki statüko, toplumsal hareketlilik eksikliği ve sosyal esneklik yoksunluğu gibi nedenlerle de kendilerini kısıtlanmış hissettiklerini ve bu duygusal doyumsuzluğun ülke dışına yönelimlerini hızlandırdığını ifade etmektedir.
Sonsöz Yerine… "Almanlar neden yüksek yaşam standardına, işleyen bir sosyal güvenlik sistemine ve güçlü ekonomik göstergelere sahip bir ülkeden ayrılmaktadır?" ve bunu neden Türkiye’de olduğu gibi bir polemik meselesi haline getirmemektedir?
Almanya'da her yıl yüz binlerce genç, daha iyi bir yaşam kalitesi, daha cazip kariyer fırsatları, daha düşük yaşam maliyetleri veya daha esnek toplumsal yapılar arayışıyla Almanya'dan ayrılmaktadır. Göç edenlerin büyük bölümü üniversite mezunu, yüksek nitelikli, üretken çağda ve yenilik potansiyeline sahip bireylerden oluşmaktadır. Ayrılanlar için Almanya’da artan bürokrasi, konut sorunu, dijitalleşme eksikliği ve gençlerin gözüyle siyasi statükoculuk gibi başlıkların varlığı, genç Almanların yurtdışına yönelmesinde önplana çıkan başlıklardır.
Bununla birlikte, son yıllarda Türkiye’den Almanya’ya yönelik genç nüfus hareketliliği, özellikle dijital medya ve sosyal ağlar aracılığıyla bağlamından kopartılarak yorumlanmakta ve bu göç eğilimi yalnızca Türkiye’ye özgüymüş gibi yansıtılmaktadır. Örneğin Almanya merkezli Konrad Adenauer Vakfı tarafından yürütülen Türkiye Gençlik Anketleri Z kuşağı gençlerinin fırsat verilmesi ya da bulması hâlinde başka bir ülkede yaşamak istedikleri bilgisini paylaşmakta ve gençlik anketlerini belirli aralıklara tekrarlamaktadır. Sadece yurtdışı merkezli Konrad Adenauer Vakfı değil, pekçok STK ve medya organları da Türkiye’den ayrılan gençler üzerine yayınlar yapmaktadır. Oysa bu çalışmada da görüldüğü üzere, genç ve eğitimli nüfusun yurtdışına yönelme eğilimi, küresel ölçekte gözlemlenen yapısal bir dönüşümün parçası olup, Almanya gibi gelişmiş ülkeler için de giderek artan bir gerçeklik hâlini almaktadır. Almanya'da doğmuş, yükseköğrenim görmüş ya da mesleki tecrübe kazanmış genç bireylerin başka ülkelere yönelme eğilimleri, bu ülkenin bir nitelikli göç veren ülkeye dönüşmekte olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, gençlerin göç hareketliliğini yalnızca bazı ülkelerle sınırlı görmek ve salt eleştirel bir tavır takınmak yerine, diğer toplumlarda da karşılık bulan sosyoekonomik arayışların bir yansıması olarak değerlendirmenin daha doğru olacağı kanaati ortaya çıkmaktadır. Her ülke için nitelikli işgücünün yurtdışına gitmesi tartışılması gereken bir olgudur ancak Almanya gibi nüfus dinamikleri uzun yıllardır uyarı veren bir ülke açısından daha büyük önem taşımakatdır. Ne var ki, Almanya özelinde yapılan her farklı değerlendirme "Almanya bizi kıskanıyor mu?” bağlamına hapsedilmektedir.
Son yıllarda Türkiye’den yurtdışına yönelen genç bireylerin göçü, sıklıkla "Türkiye bir mühendisini kaybetti, Almanya bir mühendisi kazandı" şeklindeki dramatik söylemler ve "Türkiye'den bir kaçış" vurgusu ile yapılmaktadır. Bu tür ifadeler, bireysel başarıyı ve kararı ulusal bir kayıpla özdeşleştirirken, göçün çok boyutlu doğasını görmezden gelme tehlikesi taşımaktadır. Söz konusu söylem, göç eden bireyin arkasında bıraktığı toplumsal bağları, ailesel sorumlulukları ya da geleceğe dair varoluşsal sorgulamalarını silikleştirirken; varılan ülkeyi, idealize edilmiş, homojen ve sorunsuz bir refah toplumu olarak resmetmektedir. Oysa Almanya gibi ülkelerde yaşayan gençler, kendi ülkelerindeki benzer yapısal sorunlara rağmen, göçü bir kimlik anlatısına dönüştürmeksizin daha sessiz ve bireysel gerekçelerle gerçekleştirmekte; bunu ideolojik bir eleştiri ya da ulusal aidiyet reddi biçiminde sunmamaktadır. Bu bağlamda, Türkiye'de gençlerin göçünü bir tür protesto ya da kurtuluş anlatısına dönüştüren eğilim, aynı zamanda kendi toplumunu dışlayıcı ve çoğu zaman indirgemeci bir bakışla değerlendirme eğilimini de içinde barındırmaktadır. Bu yaklaşım, göç olgusunu bireysel karar süreçlerinin çok boyutlu yapısından soyutlayarak indirgemeci bir bakışa sürüklemekte; aynı zamanda bireyin ait olduğu topluma yönelik etik sorumluluk ve toplumsal bağlılıklarını, karşılaştırmalı ve idealize edilmiş normatif kıyaslamalarla arka plana itmektedir. Göçü bir "zafer” ya da "yenilgi” metaforuna indirgemek yerine, onun içerdiği farklı yönlerle birlikte düşünülmesi; "bireysel özgürlük” ile "toplumsal sorumluluk”, "aidiyet” ile "yabancılık” arasında kurulan hassas dengeyi daha derinlikli kavrayabilmek açısından oldukça önemlidir.
***************************************